İlâhî nizam

İlâhî nizam; ‘tekâmül’ü hedef alan ve kâinatı tüm olaylarıyla tek bir “oluş”a bağlayan; yasalarıyla kâinatın tüm durum ve hâllerini mazbut (muntazam) bir mekanizmaya bağlayıp mükemmel bir ahenk içinde tertipleyen; tam ve şaşmaz bir ahenk içinde akıp giden; düzensizliklere asla izin vermeyen; hiçbir kudretin bozmaya muktedir olmadığı; ifadesi kâinat olan nizamdır. (69, 269, 155, 78, 91, 82, 206)

Kâinatlar’ içinde, kâinatlar üstünde ve ruhlar arasında (Kâinatlarüstü hakikatler) bulunan her hakikat, Aslî Prensibin (Aslî Prensip) hâkimiyeti ve nizamı altındadır. (20) Kâinat (Madde kâinatı) ilâhî nizamın bir ifadesidir. (173) Dünyadaki tüm faaliyetler, tekâmülü hedef alan ve kâinatı bütün olaylarıyla bir tek “oluş”a bağlayan ilâhî nizamın büyük ahengi içinde cereyan etmektedir ve dünya varlıklarının tek cepheli kısır idrakleri karşısında genellikle menfî görünüşlerine rağmen, bu nizam tam ve şaşmayan bir ahenk içinde akıp gitmektedir. (269)

İlâhî nizam, tüm kâinatın durum ve hâllerini o kadar mükemmel bir ahenk içinde tertiplemiş, o kadar mazbut (muntazam) bir mekanizmaya bağlamıştır ki, kâinat olayları, bütün sonsuz görünüşlerine rağmen, “tek bir yürüyüş” hâlinde akıp gider. (91) Bu hakikati görebilenler için, bir tek beden ve bütün kâinat birbirinden ayrılmayan iki mekanizmadır. (91)

Kâinat-dışı hakikatlerin (Kâinatlar-üstü hakikatler) maddeye yansımış durumları olan, kâinatı insan idrakinin kavrayamayacağı karmaşık bir şebeke hâlinde baştanbaşa saran tesirler (Aslî tesirler) sayısız varyeteler göstermelerine rağmen, fonksiyonlarını ilâhî nizamın büyük ahengi içinde tek bir kudret hâlinde yaparlar. (69) İlâhî nizamın kâinattaki icaplarını yerine getiren, bu icaplar içinde kâinatın ahengini kuran ve onu kucaklayan, işte bu “tesirler vahdeti”dir. (92) Her olay, her durum, her şey ancak, ilâhî nizamın büyük ahengi içinde, bu tesirler mekanizmasıyla sağlanır. (78) Kâinat ahengi. Kâinatta tüm işlerin ilâhî nizama uygun olarak yürümesi şarttır. (90)

Kâinatta ilâhî nizamı bozmaya hiçbir kudret muktedir değildir. (155) İlâhî nizamda herhangi bir işin aksaması, bozulması, kötü sonuçlar vermesi gibi nizamı bozucu düzensizliklere asla izin verilmez; bu yüzden ilâhî nizamda her türlü aksaklığı önleyici tertipler kurulmuş bulunmaktadır. (82)

İlâhî nizamın Dünya’daki tecellisi

Yüksek kâinat mekanizmasına bağlı vazifeliler, varlıkların, beden hayatlarındaki vazifelerinde başarı kazanmalarını sağlayacak cehit ve gayretleri göstermelerine zemin hazırlamak için, önlerine –tekâmül malzemeleri olarak– gerektiğinde şartlarını ağırlaştırıcı, güçleştirici ve bazen de imkânsı zlaştırıcı bir sürü olay sürerler. (78) Bu tekâmül malzemeleri varlıkların gittikçe liyakatlerini arttırmaları, güçlenmeleri ve daha üst durumlara kayarak yükselebilmeleri için “İlâhî Nizamın Yasaları”na göre tertip ve tanzim edilirler. (78) Fakat insanlar, bilgisizlikleri yüzünden bunları daima başlarına gelmiş birer felaket olarak sayarlar. (78)

Dünyada, her olayda ve durumda muntazam bir ritim dahilinde ve büyük bir uygunluk içinde meydana gelen hâller ve düzenler, dünyanın genel ahenginin birer tezahürüdür. (273) Nizamsız, bozuk hiçbir şey yoktur; bütün olaylar, derece derece, her varlığın inkişafı veya ruhunun tekâmülü ile ayarlı ve ona yardımcı olarak ortaya konmuştur. (273) Dünya, muazzam bir ahenk olan kâinatın küçük bir parçasıdır; dünyada meydana gelen hiçbir şey bu ahengin dışına çıkamaz; çıkarsa mevcut olamaz. (273)

İnsanlar nazarında iyilik, kötülük, bozukluk, düzensizlik, mânâsızlık, alçaklık, yükseklik, münasebetsizlik gibi görünen şeylerin hepsi izafîdir. (273) Görünüşlere bakarak yapılan bu değerlendirmeler, insanların kâinat nizamı ve ahengi hakkındaki görüş noksanlıkları yüzünden vardıkları kısır yargılardan ibarettir. (273) Bir arslanın, kendisini müdafaadan aciz bir geyiğe saldırarak onu parçalayıp yavrularına yedirmesi, büyük balıkların küçük balıkları yutması; bitki, hayvan ve insan âlemlerinde sayısız birbirini öldürme ve yemelerin, dünyanın kurulduğu andan itibaren hep sürüp durması (Tabiat); insanların birbirlerine saldırarak kendi huzur ve rahatlarını yok etmesi; sayısız azap ve işkenceyle dolu günlerini kendi fiil ve hareketleriyle bizzat kendilerinin davet etmesi ve nihayet, dünyayı kendileri için bir cehennem, bir zindan hâline koyması gibi çirkin görünen hâller; aslında büyük ahengin icaplarına uygun, idare mekanizmasına mensup vazifelilerin kontrolleri altında cereyan eden lüzumlu, zaruri ve muhakkak surette hayırlı durumlardır. (273-274) Bunlar bütün varlıkların ve insanların “daima yeni inkişaf kademelerini hazırlama” gayesine göre yürüyen âlemin büyük nizam ve ahengi içinde akıp giderler. (274) İnsanlar bu gerçeği ancak tekâmülleri oranında görebilirler ve göreceklerdir. (274) Tekâmül nizamında ve kâinatın genel ahengi içinde bunların hiçbiri lüzumsuz, boş, çirkin ve abes değildir. (274) Bütün bu çirkinlik ve abeslik kavramları, yine tekâmül ahengi içinde tecelli eden bir “dünya hayatı” zaruretiyle, insanlar tarafından kabul ve itibar edilmiş (öyle sayılmış), tek taraflı görüşlere dayalı izafiyetlerdir (göreceliklerdir). ( 274)

En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün bitki, hayvan ve insanlar âleminde bazen müspet, bazen menfî şekillerde görünen, büyük nizam ve ahengin icaplarına bir uyuş, bir katılış hâli akıp gider. (275) İnsanlar nazarında ahenksiz ve bozuk gibi görünen bütün kargaşalı klar, ‘kâinat ahengi’nin, dünya nizamına uygun olarak insanların çeşitli yetişme ihtiyaçları, kudretleri ve liyakat derecelerine göre tertiplenmiş, ayarlanmış tezahürleridir. (275)

Dünya Okulu’nun şimdiki devresinin ‘inkılap ve intikal devri’nde meydana gelecek olaylar da kuşkusuz, tekâmül yolunda, kâinatın muazzam ahengi ve nizamı içinde kurulmuş hikmetle dolu tertiplerdir. (305) Büyük kâinat ahenginin geniş imkânlarına kavuşmak ve o ahenkten olmaya çalışmak iştiyakı (özlemi, isteği) ve sezgisi içinde olan insanların şiddetle istedikleri, bekledikleri bu mutluluğa kavuşması için, âlemin büyük ahengi içinde, lüzumlu tertipler de kuşkusuz kurulmaktadır. (276, 277) Bu ileri tertipler, bugünkü dünya nizamının yavaş yavaş değişmesi ve olgunlaşmış hale gelen yeni istek ve ihtiyaçlara göre lüzumlu formların meydana gelmesi zaruretiyle, ilâhî nizamın ahengi içinde takdir ve tespit edilmiştir. (277) İnkılap ve intikal devri

İlâhî Nizam ve Kâinat kitabı’, ilâhî nizamın, insanlara bir hediyesidir. (5)

Kâinat ahengi

Tabiat

Yüksek prensipler

Aslî icap

Ünite

İlâhî Nizam ve Kâinat kitabı